7 Mayıs 2008 Çarşamba

Kimi Dinlemeli, Kimi Dinlememeli?



Serüven'i okuldaki iki münazara takımından birine seçmişlerdi. Lise ikinci sınıftaydı ve bu münazara işi onu çok heyecanlandırmıştı. Lise birinci sınıfların münazara takımına karşı mücadele edeceklerdi. Münazarada teknolojisiz bir dünyanın daha iyi bir dünya olduğu tezini savunacaklardı.

Serüven'i okuldaki iki münazara takımından birine seçmişlerdi. Lise ikinci sınıftaydı ve bu münazara işi onu çok heyecanlandırmıştı. Lise birinci sınıfların münazara takımına karşı mücadele edeceklerdi. Münazarada teknolojisiz bir
dünyanın daha iyi bir dünya olduğu tezini savunacaklardı; lise birinci sınıflar da teknolojili bir dünyayı savunacaklardı.

Serüven'i bu takıma seçen sınıf arkadaşları olmuştu. Hiç tereddütsüz seçmişlerdi; Serüven bile böyle bir göreve seçilmesine şaşırmıştı. Ancak sınıfında o sırada gerilimli bir ortam vardı. Sınıfının yarısı diğer yarısıyla konuşmuyordu; buna rağmen onunla konuşmayanlar bile onun mantık yürütme ve savunma yeteneğine güvenmiş ve onu münazara takımına önermişlerdi. Serüven'in yakın arkadaşları ise bu münazara işinin kötü gitme ihtimalinden endişeleniyorlardı. Ya Serüven'in liderliğini yapacağı takım münazarayı kaybederse... O zaman, onu seçenler de Serüven'i eleştireceklerdi. Serüven bu işten çekilmeliydi. Serüven'in bu işten vazgeçmesi için, onun iyiliği için propaganda yaptılar. Serüven de riski değerlendiriyordu. Münazaraların bir kazananı ve bir kaybedeni vardı. Kazanma şansı yüzde 50 idi. Serüven'in içindeki korkuları ve endişeleri körükleyen arkadaşları sonunda galip geldiler ve Serüven, okul yönetimine münazaradan çekilme isteğini bildirdi.

Yıllar sonra Serüven, bu kararına çok üzüldü. Başarının yolu, sonunda başarı olan eylemlerden geçiyordu. Hiçbir şey yapmayan insanlar başarısız olmuyordu; ama başarılı da olmuyorlardı. Serüven'in babası da onu her türlü girişiminde destekliyordu. Annesi biraz daha çekingen bir tavır izliyordu. Ama yine de hayatında hiçbir konuda ona bir engel oluşturmamışlardı.

Serüven, daha sonradan çevresindeki insanları ikiye ayırmaya başladı. Kendisini yenilikler için yüreklendirenler ve şevkini kıranlar. Serüven, başarının yolunun kendisini yenilikler için cesaretlendiren insanları dinlemek olduğuna karar verdi. Kısa bir sürede çok az insanın elde ettiği sıra dışı ve başarılarla dolu bir kariyer elde etti. Gözünü başarısızlıklarla korkutanların yanından uzaklaştı. Hemen her türlü göreve talip oldu. Bazı görevleri başlangıçta başaramayacağını düşündüyse de, göreve talip olduktan sonra gerekli bilgileri toplayıp konuda uzmanlaşmaya çalışması, istenilen sonuçlara ulaşmasına yardım etti. O zaman insanın talip olduğu her yeni ve kendi yeteneklerini aşan görevin, insanın öğrenmesine ve gelişmesine yol açtığını fark etti.

Çünkü her yeni görev, içinde sorular barındıran bir projeydi. Bu projeleri başarmaya çalışmak onu başka insanlara, kitaplara, yayınlara ulaştırıyordu. Her başardığı proje ise çevresinde iş bitirici adam olarak tanınmasına ve kendisine yeni projeler ve görevler teklif edilmesine yol açıyordu. Büyük başarıların anahtarı, küçük veya sürekli olan başarılardı.

İnsan, önüne gelen fırsatlardan kaçmak yerine, bu fırsatları kucaklamalı, hatta kovalamalıydı.

MELİH ARAT

Hiç yorum yok: