6 Mayıs 2008 Salı

İNGİLİZCE ÖĞRENMEK



Atilla, İngilizce öğrenmek istiyordu. Okul yılları geride kalmıştı ve okuldaki İngilizce dersleri bir işe yaramamıştı. O da bir kursa gitti. Ne var ki, kursta ikinci kura geçmesine rağmen kur açılmadı. Aradan birkaç ay geçtikten sonra kur açıldı; fakat bu sefer de iş yüzünden o devam edemedi.

'Her gün bir kelime öğrensem üç yılda bin kelime öğrenirim' dedi. Her gün sözlükten bir kelime çalışıyordu. Ama onda da süreklilik sağlayamadı. On-on beş gün çalıştıysa da sonra bıraktı. Alt yazılı filmler izledi. Epeyce bir film kültürü olmuştu; ama bu pratiğin İngilizce bilgisine neredeyse hiç katkısı olmadı. İngilizce öğrenmekten umudunu kesecekti neredeyse. Bir taraftan da İngilizce öğrenemeyeceğini
düşünmeye başlamıştı. Belki dil öğrenmek, keman çalmak gibi bir yetenekti ve Atilla'da da bu yetenek yoktu. Çalıştığı şirkete yeni biri başladı. Bir gün onu İngilizce bir yönetim kitabı okurken gördü. Şaşırdı ve imrendi. Bir gün yeni çalışma arkadaşına 'merhaba, hayırlı olsun' dedikten sonra nasıl İngilizce öğrendiğini sordu. Herhalde İngilizce eğitim yapan bir üniversiteden mezun olmuştu. Cevap şaşırtıcıydı. "Kendi kendime öğrendim." Atilla, "Herhalde yurtdışında filan kaldın" dediyse de bu tahmin de doğru çıkmamıştı. Yeni iş arkadaşı Dursun şöyle cevap verdi: "Biraz oyunlarla, biraz yarışmalarla biraz da kişisel ödüllerle, merdiven çıkar gibi. Merdivenler basamak basamak çıkılır ve merdivenleri çıkmayı bırakan evine ulaşamaz." Yani sürekli bir çaba göstermek gerekiyordu.

Atilla, Dursun'un söylediklerini düşündü. Merdiven örneğini de... Merdiven temelden başlar. Kendi İngilizce bilgisini düşündü. Bir kere temeli sağlam değildi. Dilbilgisi kurallarını, temel kelimeleri ve fiileri bile çok iyi bilmiyordu. Öncelikle apartmanın zemininden başlamaya karar verdi. Sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi. Bir de merdiven örneğini kullanmakta kararlıydı. Merdivenin basamakları eşit yükseklikteydi. İnsan da merdiveni çıkarken çoğu zaman her basamağı çıkmak için eşit zaman ayırırdı. Çok katlı bir binanın merdivenlerini çıkarken insan bazen yorulur yavaşlar; ama durmazdı. Üstelik bu iş ancak beşinci kattan sonra başlardı.

O da her hafta İngilizce çalışmaya, iki defa ikişer saat ayırmaya karar verdi. Dairesine ve işyerindeki odasına hep merdivenle çıkıyor, merdiven örneğini aklında canlı tutuyordu. Gerçekten temel düzeydeki birkaç kitabı bu yöntemle bitirdi. Ondan sonra yeni çalışma arkadaşının 'oyun ve eğlence' ile öğrenme yöntemine geçti. Orta düzeyde bir İngilizceye ulaşınca İngilizce bir fıkra kitabını alıp Türkçeye çevirmeye başladı. Bir de eski kitapçılardan eski İngilizce dergiler aldı. Her hafta bunların belirli bir kısmını okumaya çalışıyordu. Eğer o hafta için öğrenmeye karar verdiği bölümü bitirebilirse, yarışı kazanmış oluyordu ve kendisine bir sinema ısmarlıyordu. Bu arada eski film izleme tekniğini de yeniden devreye aldı. Evde bir müzik setine bağlı bir DVD player vardı. Önce filmi izliyor; sonra televizyonu kapatıyor ve sadece müzik setinden İngilizce konuşmaları dinliyordu.

Bu arada yaşadığı şehrin turistik yerlerine ilişkin bilgileri de İngilizce olarak çalıştı. Kendisine 'gönüllü ve ücretsiz rehber' diye bir yaka kartı hazırladı ve turistlerin bol olduğu yerlere gitmeye başladı pazar günleri. Turistlere İngilizcesini geliştirmeye çalıştığını söylüyor ve isteyenlere bildiği kadarıyla tarihi cami ve yapıları gezdirebileceğini belirtiyordu. Her pazar en az birkaç turisti bu şekilde gezdirerek İngilizce konuşma pratiği yapma şansı da bulmuştu. Pazar günlerini iple çekiyordu. Çünkü yeni insanlarla tanışmak, onlarla konuşmak çok eğlenceliydi. Bir taraftan cumartesi günleri de çalışmalarına devam ediyordu. Bir pazar günü yeni tanıştığı bir turisti gezdirdikten sonra ona bir İngilizce bir yönetim kitabı hediye etti. Atilla, heyecanla kitabı işe götürdü ve fırsat buldukça okumaya başladı. İşte arkadaşlarından biri onun elinde kitabı görünce 'Nasıl İngilizce öğrendiniz?' diye sordu. Atilla da cevap verdi: "Biraz oyunlarla, biraz yarışmalarlabiraz da kişisel ödüllerle, merdiven çıkar gibi."
MELİH ARAT

1 yorum:

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Dil öğreniminde devamlılık gerekiyor evet. Kendimden biliyorum yani. :(