16 Nisan 2008 Çarşamba

Ünlü Klasik Müzik Eserlerinin Hikayaleri - 3 -

Franz Joseph Haydn "Senfoni No: 102 'Mucize'"

Eserin ilk kez seslendirildiği akşam dinleyenler eseri öylesine çok beğenmişlerdi ki herkes birbirinin önüne geçmek için birbirini itekliyordu.Herkes çalgıcıları daha yakından görüp dinleyebilmek için sahnenin önüne dizilmişti.İşte tam bu sırada konser salonunun dev lambası izleyicilerin oturması gereken koltukların üzerine düştü.Haydn'ın bu muhteşem senfonisi sayesinde birçok kişi ölümden dönmüştü ve bu olay ancak mucize kelimesiyle açıklanabilirdi.Eser, o yıldan bu yana mucize başlığını taşımaktadır.

Ünlü Klasik Müzik Eserlerinin Hikayeleri - 2 -

Ludwig Van Beethoven "Ay Işığı Sonatı" Sonat No:14 Op.27 No:2

Beethoven bu eseri, 1801'de aşık olduğu İtalyan Giulietta Guicciardi'ye ithaf etmiştir.Genç kız, babası tarafından, Beethoven'dan daha zengin bir adamla evlendirilince Beethoven bunalıma girmiş ve duyduğu derin üzüntüyle bu şaheseri yaratmıştır.

Ünlü Klasik Müzik Eserlerinin Hikayeleri - 1 -

Frederick.F.Chopin "Sonat No:2 Op.35 'Cenaze Marşı - Funeral March'

Chopin'in ünlü cenaze marşı op.35 Sonat'ın üçüncü bölümüdür.
Ünlü besteci akla gelenin aksine, bunu kendi ölümü için yazmış değildir.Aksine bu sonat onun en parlak günlerinin eserlerinden biridir.Gerçekten de 1830-35 arası Chopin'in en yüksek sanat değeri taşıyan bestelerini yazdığı dönemdir.Op.35 Sonat ilk çalındığı günden beri büyük ilgi, hatta şaşkınlık yaratmıştır.Chopin, bu eseriyle aşılamaz sayılan Beethoven'vari sonat tarzını geride bırakmış, çok daha ilerilere geçmiştir.Müzik eleştirmenleri arasında farklı tepkilere yol açan bu eser için Schumann da "Buna sonat diyebilmek için insanın hayale kapılması gerekir.Yalnız, en çılgınca dört eserini bir araya toplayabilmesi besteci için övünülecek bir şey" yorumunu yapar.Schumann bu "çılgınca" sözcüğünü özellikle eserin son iki parçası olan Marche Funebre ve Finale için kullanıyordu.Cenaze Marşı'nda gözü açık görülen bir rüya,bilinçli bir sayıklama sezilebilir;romantik bir ruhun ölüme karşı alaylı bir meydan okuyuşudur bu bölüm.Yalnız bütün bu alaya karşın, gene de bir korku vardır.Ünlü Fransız yazarlarından Ernest Legouve, "Chopin'den ne zaman istesek Marche Funebre'i bize çalardı.Ancak, parçasını bitirir bitirmez şapkasını alır giderdi"der.Bu bir korkunun dışa vurumu muydu, yoksa parçanın üzerinde konuşulmasından mı hoşlanmıyordu bilinmez.

15 Nisan 2008 Salı

Klasik Müziğin En Önemli Müzisyenleri



Klasik Müziğin En Önemli Müzisyenleri

16. – 17. Yüzyıl
Guillaume Costeley (1530 – 1606)
William Byrd (1540 - 1623)
Tomás Luis de Victoria (1548 – 1611)
Giovanni Gabrieli (1557 – 1612)
John Dowland (1563 – 1626)
Gesualdo da Venosa (1566 – 1613)
Claudio Monteverdi (1567-1643)
Michael Praetorius (1571 – 1621)
Orlando Gibbons (1583 – 1625)
Frescobaldi (1583 – 1643)
Heinrich Schütz (1585 – 1672)

17. – 18. Yüzyıl
Giacomo Carissimi (1605 –1674)
Johann Jakob Froberger (1616 – 1667)
Louis Couperin (1626 – 1661)
Jean-Baptiste de Lully (1632 – 1687)
Dieterich Buxtehude (1637 – 1707)
Marc-Antoine Charpentier (1643 – 1704)
Johann Pachelbel (1653 – 1707)
Arcangelo Corelli (1653 – 1713)
Guiseppe Torelli (1658 – 1709)
Henry Purcell (1659 – 1695)
Alessandro Scarlatti (1660 – 1725)
André Campra (1660 – 1744)
François Couperin (1668 – 1733)
Tomaso Giovanni Albinoni (1671 – 1751)
Antonio Lucio Vivaldi (1678 – 1741)
Georg Philipp Telemann (1681 – 1767)
Jean-Philippe Rameau (1683 – 1764)
Johann Sebastian Bach (1685 – 1750)
Giuseppe Domenico Scarlatti (1685 – 1757)
Benedetto Marcello (1686 – 1739)
Giuseppe Tartini (1692 – 1770)
Pietro Antonio Locatelli (1695 – 1764)
J. Maurice LeClair (1697 – 1764)

18. – 19. Yüzyıl
Giovanni Battista Pergolesi (1710 – 1736)
Carl Philipp Emanuel Bach (1714 – 1788)
Gluck (1714 – 1787)
Johann Stamitz (1717 – 1757)
Antonio Soler (1729 – 1783)
Franz Joseph Haydn (1732 – 1806)
François-Joseph Gossec 1734 – 1829)
Johann Christian Bach (1735 – 1782)
Luigi Boccherini (1743 – 1805)
Wolfgang Amadeus Mozart (1756 – 1791)
Cherubini (1760 – 1842)
Ludwig van Beethoven (1770 – 1827)
Boieldieu (1775- 1834)
Niccolò Paganini (1782 – 1840)
Weber (1786 – 1840)
Gioachino Antonio Rossini (1792 – 1868)
Franz Peter Schubert (1797 – 1828)
Donizetti (1797 1848)

19. – 20. Yüzyıl
Bellini (1801 – 1856)
Hector Berlioz (1803 -1869)
Glinka (1804 –1857)
Felix Mendelssohn (1809 – 1847)
Frédéric Chopin (1810 – 1849)
Schumann (1810 – 1856)
Franz Liszt (1811 – 1886)
Richard Wagner (1813 – 1883)
Giuseppe Verdi (1813 1901)
Gounod (1818 ¬¬– 1893)
Offenbach (1819 -1880)
Smethana (1824 – 1884)
César Franck (1822 – 1890)
Édouard Lalo (1823 – 1892)
Anton Bruckner (1824 – 1896)
Johann Strauss (1825 – 1899)
Alexander Borodin (1833 – 1887)
Saint-Saens (1835 – 1921)
Georges Bizet (1838 – 1875)
Mussorgsky (1839 – 1881)
Tchaikovsky (1840 – 1893)
Antonín Dvorak (1841 – 1904)
Jules Massenet (1842 – 1912)
Gabriel Faure (1845 – 1924)
Rimsky – Korsakov (1844 – 1881)
Vincent d'Indy (1851 – 1931)
Giacomo Puccini (1858 – 1924)
Isaac Albeniz (1860 – 1909)
Gustav Mahler (1860 – 1911)
Claude Debussy(1862 – 1918)
Richard Strauss (1864 – 1949)
Alexander Scriabin (1872 – 1915)
Sergei Rachmaninoff (1873 – 1943)
Max Reger (1873 – 1916)
Arnold Schoenberg (1874 – 1951)
Maurice Ravel (1875 – 1937)
Manuel de Falla (1876 – 1946)
Ottorino Respighi (1879 – 1936)
Bela Bartok (1881 – 1945)
Igor Stravinsky (1882 – 1971)
Zoltan Kodaly (1882 – 1967)
Anton Webern (1883 – 1945)
Alban Berg (1885 – 1935)
Lobos (1887 – 1959)
Sergei Prokofiev (1891 – 1953)

20. – 21. Yüzyıl
Cemal Reşit Rey (1904 – 1985)
Ulvi Cemal Erkin (1906 – 1973)
Dmitri Shostakovich (1906 – 1975)
Hasan Ferit Anlar (1906 – 1978)
Adnan Saygun (1907 – 1991)
Olivier Messiaen (1908 – 1992)
Necil Kazım Akses (1908 – 1999)
John Cage (1912 – 1992)
Iannis Xenakis (1922 – 2001)
Lukas Foss (1922 – )
György Ligeti (1923 – 2006)
Luciano Berio (1925 – 2003)
Karlheinz Stockhausen (1928 – 2007)

BAKIŞ AÇISI :)



Bitmemiş Senfoni

Büyük şirketlerden birisinin Genel Müdürü, gerçek bir klasik müzik
aşığıymış. Günlerden bir gün, şehre ünlü bir orkestra gelmiş. Vereceği
konserin en önemli parçası da Schubert'in ünlü 'Bitmeyen Senfoni' siymiş'.
Genel Müdür bu eseri dinlemek için çok hevesli olmasına rağmen, işi nedeni
ile, konsere gidemeyeceğinden, gelen davetiyeyi şirketin İnsan Kaynakları
Müdürü'ne vermiş ve 'Lütfen bu konsere git ve bana izlenimlerini aktar'
demiş.

Genel Müdür'den aldığı talimatla konsere giden müdürden, ertesi gün bir
değerlendirme raporu gelmiş.

' Sayın Genel Müdürüm ,



1- Dört obuacı konserin önemli bir süresinde boş oturdular. Bunların sayısı
azaltılırsa konsere daha çok katkıda bulunurlar.
2- Orkestrada on iki kemancı var. Bunların hepsi aynı anda hareket
ediyorlar, ve aynı notaları seslendiriyorlar. Bence ciddi bir yanlışlık.
Kesinlikle personel tasarrufu yapılmalıdır.
3- Onaltılık notalara ağırlık verilmiş. Doğrusu büyük ziyan. Seyirciler
sekizlik ve onaltılık notalar arasındaki farkı anlamaz. Bu nedenle;
onaltılık notalarla eser çalarak yüksek ücret alan elemanlar yerine,
sekizlik notaları çaldırıp, düşük ücretle çalışan stajyerler
kullanılmalıdır.
4- Yaylı sazlarla işlenen pasajlar, nefesli sazlarla aynen tekrarlanıyor. Bu
durum gereksiz tekrardan başka bir şey değildir.

Dolayısıyla; tekrarlar önlendiğinde, iki saatlik konser yarı yarıya
inecektir.

Özet olarak sayın genel müdürüm; eğer Schubert bu önlemleri alsaydı
'Bitmemiş Senfoni' kesinlikle biterdi.

Arz ederim efendim. '

VALSİN KRALI Antonio Lucio Vivaldi


Antonio Lucio Vivaldi (4 Mart 1678 – 28 Temmuz 1741) barok dönemin en ünlü bestecilerinden ve keman sanatçılarından biridir.

1678 yılında Venedik'te doğan Vivaldi, ilk eğitimini başarılı bir kemancı olan babasından almıştır. Vivaldi'nin büyük ihtimalle astımdan kaynaklanan göğüs sıkışma problemi, onun keman çalmasını, beste yapmasını ve müzikal aktivitelerde yer almasını engelleyememiştir. 1693 yılında yani 15 yaşındayken rahip olmak için çalışmaya başlayan Vivaldi, 1703 yılında 25 yaşındayken bu amacına ulaşmıştır. Tüm dünyaca bilinen Il Prete Rosso (Kızıl Rahip) lakabı, saçları kızıl olduğu için ona yakıştırılmıştır. 1704 yılında papazlığa atandıktan 2 yıl sonra, sağlık problemleri sebebiyle rahipliği bırakmak zorunda kalmıştır.
Vivaldi, 1 Aralık 1703 yılında, Ospedale della Pietà adlı yetimhanede, keman şefi olarak çalışmaya başladı. Viyana'da bunun gibi dört tane enstitü daha vardı. Amaçları, yetim kalan ya da ailesinin durumu iyi olmayan çocukların eğitimini üstlenmekti. Erkekler ticaret öğrenmek ve 15 yaşında ayrılmak zorundalardı. Kızlar ise müzik eğitimi alıyorlardı ve en yeteneklileri Ospedale'nin ünlü orkestrasında ya da korosunda çalışmaya başlıyorlardı.

Vivaldi, burada verdiği dersler sayesinde, çocuklara değer kazandırıyor ve onlara saygı duyulmasını sağlıyordu; birçok konçertosunu, kantatını ve dini müziğini onlar için yazıyordu. 1709 yılında konseyin oylamasında, gitmesi karar verildi ve o da okuldan ayrıldı. Bir yıl bağımsız müzisyen olarak çalıştıktan sonra, 1711 yılında okula yeniden çağırıldı. Ve 1716 yılına kadar birçok gelişme kaydederek, okula ve öğrencilere yardımlarına devam etti.

Vivaldi, eserlerinin büyük bir kısmını bu yıllarda yazdı, bunlara operalar ve konçertolar da dahildi. 1705 yılında, eserlerinin ilk koleksiyonu ( Raccolta ) yayınlandı: 12 sonattan oluşan ve 2 keman ile sürekli bas için yazılmış olan Vivaldi'nin Opus 1'i günümüzde hala geleneksel stilinde çalınır. 1709 yılında yine 2 keman ve sürekli bas için yazılmış olan 12 sonatlık Opus 2 yayınlandı. Asıl doruk noktası Opus 3 ile gerçekleşti. Opus 3; 1, 2 ve 4 keman için yazılmış 12 konçertodan oluşur ( L'estro Armonico) ve 1711 yılında Estienne Roger tarafından Amsterdan'da yayınlanmıştır. Bu tüm Avrupa'da büyük bir başarıydı ve 1714 yılında gelen La stravaganza (Opus 4) ile devam etti.

1718 yılında Vivaldi gezilere başladı. Pietà, Vivaldi'den orkestra için bir ay içinde 2 konçerto yazmasını ve onlarla Venedik’teyken en az 5 kere prova yapmasını istedi. Bunun için ona para ödeyecekti. Pieta’nin kayıtlarına göre, 1723 – 1729 yılları arasında Vivaldi’ye 140 konçerto için ödeme yapılmıştı.
Juditha triumphans’ın ilk versiyonu, Vivaldi’nin ilk büyük oratoryosudur. Venedik’te 18. yüzyılda, opera en popüler müzikli eğlence türüydü ve besteci için de en karlı işti. Birçok tiyatro, halkın ilgisini çekmek için rekabet içindeydi. Vivaldi’nin ilk operası Ottone in villa (RV 729) sergilenmişti. Fakat halkın çok ilgisini görmedi ve birkaç hafta sonra kaldırılarak, bir önceki yıl Vicenza tiyatrosunda sergilenen bir opera’nın yeni hali sergilenmeye başlandı. Bir yıl sonra, Vivaldi Venedik’teki Sant'Angelo tiyatrosunun konser şefi oldu.

Vivaldi 1715 yılında, Nerone fatto Cesare (RV 724, kayıp)’ı 7 farklı bestecinin müzikleriyle düzenledi ki bunlardan en büyüğü 11 arya ile kendisiydi. Bu oldukça büyük bir başarıydı ve Vivaldi bir dahaki sefere, hepsini kendi yapacağı bir opera yaratmaya karar verdi, Arsilda regina di Ponto (RV 700). Fakat opera, konusundan ötürü sansürlenmişti. Yine de Vivaldi pes etmedi ve diğer yıl büyük bir başarı ile opera’sını sergiledi. Bu süreçte, Pieta için onlarca ayin eserleri yazmıştı. Bunların en önemlileri, 2 oratoryosuydu. İlki, Moyses Deus Pharaonis (RV 643) kayıp oldu. İkincisi, Juditha triumphans (RV 644) 1716 yılında besteledi ve en önemli dini eserlerden biri olarak sergilendi. Bu, Venedik Cumhuriyeti’nin, Türklere karşı zaferini ve Korfu Adası’nın yeniden ele geçirilmesini kutlamak için düzenlenmişti. Tüm 11 sözlü bölümdeki erkek ve kadın karakterler, Pieta’daki kızlar tarafından söyleniyordu. Aryaların büyük bir kısmında, blok flüt, obua, klarnet, viola d'amore, mandolin gibi solo enstrümanlar kullanılıyordu.

Yine 1716 yılında, Vivaldi 2 opera daha yazdı ve oluşturdu. L'incoronazione di Dario (RV 719) ve La costanza trionfante degli amori e degli odi (RV 706). İkincisi o kadar popüler olmuş ve beğenilmişti ki, iki yıl sonra Artabano re dei Parti (RV 701, kayıp) başlığı ile yeniden düzenlendi. 1732 yılında Prag’da sergilendi. İleriki yıllarda Vivaldi, tüm İtalya’da sergilenen onlarca opera yazdı.

Vivaldi, 1717 yılında Prens Phillip’in sarayı Maestro di Cappella’dan yeni bir teklif aldı. Burada 3 yıl boyunca çalıştı ve Tito Manlio (RV 738)’da dahil bir çok opera yazdı. 1721’de Milano’da La Silvia (RV 734, kayıp) adlı pastoral daramı sergiledi. 1722 yılında ise L'adorazione delli tre re magi al bambino Gesù (RV 645, kayıp) oratoryosunu sergiledi. 1722’deki diğer büyük adımını Roma’da attı. Yeni Papa XIII. Benedict, Vivaldi’yi ona çalması için davet etti. 1725’de Venedik’e geri döndü ve o yıl 4 opera daha yazdı. Bu dönem, ünlü Dört Mevsim’in de yazıldığı dönemdi. Bundan sonra, operada yeni bir dönem başlamıştı: şarkı söyleyen kuşlar, havlayan köpekler, vızıldayan sinekler, fırtınalar, sarhoş dansçılar, sessiz geceler, av partileri, buzda kayan çocuklar ve ateş gibi konular, Vivaldi’nin müziği ile can buluyordu.

Vivaldi, kariyerinin doruk noktasındayken, Avrupalı soylulardan teklifler alıyordu. Evlilik kantatı Gloria e Imeneo (RV 687), XV. Louis için yazılmıştı. Opus 9, La Cetra; İmparator VI. Charles için yazılmıştı. Charles, Vivaldi’nin müziğini o kadar beğeniyordu ki onunla görüşmek istedi ve onu Viyana’ya davet etti.

Vivaldi 1730 yılında, Viyana ve Prag’a geziler düzenledi; oralarda Farnace (RV 711) operasını sergiledi.

Vivaldi’nin hayatı, diğer birçok müzisyen gibi finansal zorluklarla bitti. Venedik’te bestelerinin, eskisi kadar itibarı kalmamıştı. Müzikal zevklerin değişmesi, onun eserlerine olan ilgiyi azalttı. Vivaldi’nin Viyana’ya gidiş sebeplerinden biri onun eserlerini takdir eden VI. Charles ile tanışmak ve sarayda çalışmak istemesiydi. Fakat Viyana’ya gittikten kısa bir süre sonra Charles öldü. Bu talihsiz olay, Vivaldi’nin gelir kaynağını ve desteğini ortadan kaldırmıştı. Vivaldi de kısa bir süre sonra, 27 Temmuzu 28 Temmuz’a bağlayan gecede öldü. 28 Temmuz’da Viyana’da sıradan bir mezarlığa gömüldü.

Vivaldi’nin müziği yenilikçiydi, geleneksel müziklerin oldukça dışındaydı; konçertoların ritmik yapısına farklılıklar getirdi. Yaratıcı melodiler ve temalar üzerinde çalıştı. Ayrıca o, akademik olmayan müzikler de besteliyordu, bunlar sadece belli bir entelektüel azınlık tarafından değil tüm halk tarafından çok beğeniliyordu. Neşeli müziği ile ülkesinde ve Fransa gibi diğer Avrupa ülkelerinde ünü arttı. Ünlü müzisyen Johann Sebastian Bach da Vivaldi’nin konçertolarından ve aryalarından etkilendi. Bach, Vivaldi’nin konçertolarından bir kısmını, solo klavye ile çalınmak üzere dönüştürdü. Ayrıca ünlü Concerto for Four Violins and Violoncello, Strings and Continuo ( RV 580) da dahil bazı operalarını uyarladı.

Bestelerinin arasında 500’ün üzerinde konçerto vardı. Bunlardan 350 tanesi, solo enstrümanlar ve yaylı çalgılar için (230 tanesi keman için); diğerleri, fagot, çello, obua, flüt, viola d'amore, blok flüt, ud ve mandolin için bestelendi. 40 tane konçertosu; 2’li enstrümanlar ve yaylı çalgılar; 30 tanesi ise 3 veya daha fazla enstrüman ve yaylı çalgılar içindi.

Vivaldi’nin 1723 yılında bestelenmiş olan Le Quattro Stagioni (Dört Mevsim) eseri, onun günümüzde en bilinen ve sevilen eseridir.

10 Nisan 2008 Perşembe

4 Nisan 2008 Cuma

1 Nisan 2008 Salı

ÖYLE KOLAY ERKAN OĞUR OLUNMAMIŞ...OLUNMAZ...


Hep Yolun Başında Erkan Oğur

"Geçtiğimiz 16 Nisan’da Ankara’daki konser başlamadan görevliler bir not ulaştırıyor. Notta şunlar yazılı: "Çok sevgili Erkan, seni uzun yılların ardından ilk kez sevgiyle, özlemle ve gururla izleyeceğim. Salonda, seni herkesten farklı bakan gözlerle, duyan yüreklerle seyredeceğim..." Erkan Oğur’un eli ayağı dolaşmış. Heyecanla karışık bir telaş almış müzisyeni."
Dünyanın dört bir yanında yüz binlerce izleyiciye konser veren, sayısız albüme katkı sağlayan, kendine ait dokuz albümü olan bu adam neden bu kadar heyecanlı? Çünkü notu gönderen hanımefendi onun şu anda bu sahnede olmasını sağlayan insanmış. Notun altında "İlk müzik öğretmenin Ülkü Özer (Elazığ’dan)..." imzası yer alıyormuş. Yani Erkan Oğur’u bütün dünyaya armağan eden müzik hocası. Ve hikaye yıllar önce Elazığ’da başlamış.

Elazığ Harputlu olan Erkan Oğur, 1954’te Ankara’da doğmuş. Aslında Elazığ’da doğacakmış ama aile bir ziyaret için o tarihte Ankara’da bulunuyormuş. Doğumun ardından tekrar Elazığ’a dönmüşler.
Erkan, Gülten Hanım’la cerrah Mustafa Bey’in ikinci oğulları. Babası askeri doktor. Kore Savaşı sırasında parçalanan asker bedenlerini birleştirmekle uğraşmış, Türkiye’de ilk mikrocerrahi ameliyatlarını başlatmış, yanık tedavisinin öncülüğünü yapmış büyük bir doktor. Savaşın ardından ordudan ayrılarak sivil hayata geçmiş ve Elazığ Devlet Hastanesi’nde çalışmaya başlamış. İlerleyen yıllarda bu hastanenin baştabibi olmuş, sevilen, sayılan bir hekim.

Harput, hemen Elazığ’ın karşı tepelerinde kurulmuş bir eski zaman kenti. Şehir merkezine 4-5 kilometre. Bu yüzden aile, kışları hafta sonlarını, yazları günlerinin çoğunu Harput’ta geçirirmiş. Erkan Oğur da 1970’e kadar Elazığ’la Harput arasında mekik dokumuş:

"Bazen evden çıkar, arkadaşlarla birlikte yürüyerek Harput Kalesi’ne tırmanır, tepedeki gözeden soğuk sular içer, koşa koşa Elazığ’a inerdik."

Radyoda Ne Duysa Unutmuyor

Bir de yörede adına "balta" dedikleri bir bağlaması varmış küçük Erkan’ın. Boyu kadar bir bağlamaymış bu. Bir akrabaları hediye etmiş. Çünkü Gülten Hanım herkese "Bizim çocuk radyoda ne duysa unutmuyor. Bir kez dinlediği melodiyi, noktasına virgülüne kadar aklına nakşediyor" demiş. Henüz 3-4 yaşındayken eline bağlamayı alıp kendi kendine sesleri ayırarak muntazam çalmaya koyulmuş. Okumayı da erken sökünce beş yaşında okula yazdırmışlar.

Ve bir gün şehre Ülkü adında bir öğretmen gelmiş. Bu zarif ve çok güzel genç hanımın yanında annesi de varmış. Bir ev tutup yerleşmişler Elazığ’a. Gazi Eğitim’in Şan Bölümü’nden henüz mezun olan Ülkü Hanım, Erkan’ın okulunda göreve başlamış. "Çoook güzel bir sesi vardı. Muhteşem bir sopranoydu" diye anlatıyor hocasını.
Bu sıralarda Erkan’a bir başka akrabası keman getirmiş. Keman minik çocuğa büyük gelmiş ama o kendi kendine keman yayını tellerin üzerinde gezdirerek sesleri bulmaya başlamış.

Annesi bir gün Erkan’ın müzik yeteneğinden, bağlamadan ve kemandan söz edince hocası Ülkü Hanım, "Biliyorum, bırakın ben ona özel ders vereyim" demiş. Ve ilk keman dersi böyle başlamış.


Çekingen, Utangaç Çocuğun Kemanı

"Enstrümanınızı alıp dağlara tırmanır, ıssız vadilerde keman çalarmışsınız" diyorum: "Başka çarem yoktu ki, çekingen, utangaç bir çocuktum. Elazığ’daki evde keman çalmaya başladığımda komşular camın önüne toplanıp dinlerlerdi. Ben de bundan utanırdım. Alıp elime kemanı dağlara çıkar orada çalardım. Kemanımla semada uçan kartalların, bülbüllerin sesini taklit etmeye çalışırdım..."
Ülkü Hanım, küçük yetenek için Ankara’dan Arthur Seybold’un "Keman Metodu" kitabını getirip öğrencisine armağan etmiş. Ve metotlu çalışma dönemi başlamış. Bu eğitim bir buçuk yıl kadar sürmüş. Hocası "Artık Erkan’a benim öğreteceğim bir şey kalmadı" diyerek noktayı koymuş.
Ses çıkaran ne varsa peşine düşen Erkan, kemanın ardından mandoline, bir müddet sonra da Elazığ folklorunda sıkça kullanılan cümbüşe merak salmış. 10 yaşına vardığında çalmadığı alet kalmamış. Babası sık sık "Yahu bu çocuğa müzik istidadı nereden gelmiş ki" diye sorarmış.


İyi Fizikçi Yerine Ortalama Müzikçi

Ortaokul bitince İstanbul’daki Kabataş Erkek Lisesi’ne gönderilmiş. Yatılı eğitim gördüğü bu okuldan çok sıkılmış. 1970’lerin ortalarında aile, Keban Barajı yapılırken başlayan göç dalgasına kapılıp Ankara’ya taşınmış. Erkan da ailesinin yanına.
Liseyi Ankara’da tamamlamış, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü üçüncü sınıftayken bir burs kazanmış ve fizik eğitimini tamamlamak için Almanya’nın yolunu tutmuş. Münih Üniversitesi’nde lisansını tamamlayıp master yapmaya başlamış ama gönlü hep müzikte.
Fizik okurken bir yandan da Alman müzik çevrelerine girip çıkıyor, barlarda, müzikhollerde enstrüman çalıyormuş. Almanya’dayken favorisi klasik gitar olmuş.
Kendi başına gitarını tıngırdattığı bir gece yarısı kararını vermiş: "İyi bir fizikçi olacağıma ortalama bir müzikçi olurum." Ve Münih Üniversitesi’ne, karmaşık teoremlere, soğuk fiziğe elveda deyip kendini müzik deryasına atıvermiş.
Bir yandan barlarda çalmayı sürdürmüş diğer yandan neredeyse tüm vaktini gitarın sırrını çözmeye adamış. Günde 6-10 saat gitar çalıştığı için iki yıl sonra iki eli bileklerinden tutmaz olmuş. Alman doktorlar bileklerinden ameliyat olması gerektiğini söylemiş. Babası Mustafa Bey, "Hayır" demiş, "Ameliyatlık bir şey yok. Bu bir meslek hastalığı, protezlerle iyileşir."
Ellerinin kalıbı çırakılarak özel protezler imal edilmiş ve Erkan Oğur, bir yıl boyunca geceleri bu protezi takarak uyumuş. Sonunda bilekleri şifa bulmuş ama, hálá ellerini bileklerinden itibaren geriye götüremiyor.
Yani Erkan Oğur, öyle kolay kolay Erkan Oğur olmamış. Müzik aşkına yıllar süren ağrılara, sızılara katlanarak yeryüzünün tüm melodileri içinde yüzmeyi öğrenebilmiş.

Perdesiz Gitar Dünyaya Bir Hediye

Müzikle ilgilenenler Erkan Oğur’un, "perdesiz gitar"ın mucidi olduğunu iyi bilir. Bu gitarı işte bahsi geçen Almanya yıllarında icat etmiş. Gitarın perdelisini aşınca bir de perdesizini deneyeyim diyerek başlamış çalışmaya. Enstrüman yapımını da o dönemde öğrenmiş. Perdeliyle perdesizi üst üste koyarak yeni bir saz çıkarmış ortaya. Neden diye soranlara cevabı şu:
"Gitarla düşünmeye alıştım. Düşüncelerimdeki Türk müziği sesleri ihtiyacım, gitardaki perde sistemini kaldırmama ve sınırlı bir aralık içerisinde sonsuz ses imkanı sağlayan perdesiz gitarı yapmama neden oldu. Yıl 1976... Aslında sonsuz perdeli gitar desek daha doğru olurdu. Perdesiz gitar, bütün yaylı sazlar ailesi ve insan sesi gibi çok yüksek anlatım gücü olan, yeni bir müzik aleti olarak dünyaya ve insanlığa hediyedir."
Almanya’dan 1980’de Türkiye’ye dönen Erkan Oğur, İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’na girmiş. Dört yıl sonra mezun olup askere gitmiş. Terhisinin ardından kaldığı yerden devam etmiş müziğe. O yıllarda Sezen Aksu, Mazhar Fuat Özkan, Ajda Pekkan, Bülent Ortaçgil’le çalışmış.
Halen birlikte konser verdiği Ortaçgil’le zaten çocukluk arkadaşı: "Bülent’in babası Zafer Amca, babamla taa Haydarpaşa Askeri Lisesi’nden tanışır. Tıptan da beraber mezun olmuşlar. En son Boğaziçi Üniversitesi’nden birlikte emekli oldular. 50 yıldır ailece görüşürüz."
Erkan Oğur, kendinden söz etmekten nefret ediyor. Bu hikayeyi tamamlamak için tam dört kez oturduk sohbete. Ben kendisine dair soruyorum, o lafı başkalarının hikayesine çeviriyor. Bu yüzden olsa gerek, onun için "Bir tevazu abidesidir" diyorlar. Köklerini unutmadan yaşar bu dünyada. "Hiç" albümünde ifade etmeye çalıştığı gibi, insan bir hiçten gelip, bir hiçe doğru yol almaktadır, ona göre. Yerküreyi on kez turlayacak kadar mesafe almışken hep yolun başında olduğuna inanır. "Her seher yeni bir gündür. Her gün, yeni bir şey söylemek lazım" diye düşünür.


Türkiye'de Tanınması Zaman Aldı
- 1983’ten itibaren Çekirdek Sanatevi’nden çıkan çeşitli gruplara ait albümlerde çaldı. İlk solo albümü Perdesiz Gitarla Arayışlar’ı da burada yaptı.
- 1990’da "ilk albümüm" dediği Fretless’i Almanya’da çıkardı. Çünkü Türkiye’de başvurduğu bütün kapılar yüzüne kapanmıştı. Bu albüm Almanya’da üç yıl listebaşında kaldı.
- 1995’te Bir Ömürlük Misafir’i yaptı.
- 1996’da Eşkıya’nın müziklerini yapıp albümünü çıkarınca millet, "Yahu Erkan Uğur mudur, Ağır mıdır, Oğur mudur nedir bir adam çıktı. Ama iyi müzik yapıyormuş" demeye başladı.
- 1998’de, Gülün Kokusu çıktı. Hasan Saltık’a göre bu albüm Türkiye’de müzik ırmağının yatağını değiştirdi.
- 1999’da Hiç, 2000’de Anadolu Beşiği yayınlandı.
- 2001’de Civan Gasparyan’la birlikte Fuat’ı çıkardı.
- 2004’te, Nasip Olsa çıktı.
- 2005’te Yazı-Tura filminin müziklerini yaptı. Uğur Yücel şöyle demişti: "Çalarken, sazların ruhuna göçüyor."
- 2006’da müzikseverlerin karşısına Telvin’le çıktı.
Kaynak
Ersin KALKAN / Hürriyet (30 Nisan 2006 Sayısı

Albümleri
İstanbul'da Bir Amerikali (Robert Johnson ile birlikte) (1982) (Çekirdek Sanatevi Kayıtları)
Perdesiz Gitarda Arayışlar (Çekirdek Sanatevi Kayıtları) (1983)
Sis (Film Müziği)
Fretless (1994)
Bir Ömürlük Misafir (1996)
Eşkıya (1997) (Film Müziği)
Gülün Kokusu Vardı (İsmail Hakkı Demircioğlu ile birlikte) (1998)
Hiç (Okan Murat Öztürk ile birlikte) (1999)
Anadolu Beşik (İsmail Hakkı Demircioğlu ile birlikte) (2000)
Fuad (Djivan Gasparyan ile birlikte) (2001)
Yazı Tura (2004)
Telvin (İlkin Deniz, Turgut Alp Bekoğlu ile birlikte)(2006)
The Istanbul Connection (2007)
ErKan Oğur/Lizeta Kalimeri - Lonely Land (2008)

Albüm Ayrıntıları
Erkan Oğur & Robert Johnson - İstanbulda Bir Amerikalı[1982]
01 - Papel Del Plata
02 - What Can Yuo Do
03 - Cutting For You
04 - Nothing Comes For Free
05 - You And Me - Sen Ve Ben
06 - Thats All Right Mama
07 - Anadol Cars
08 - Paradise In Her Eyes
09 - Ancient Agean
10 - Bodrum Bodrum



Erkan Oğur - Perdesiz Gitarda Arayışlar[1983]
01 - Makamlarda Gezintiler
02 - Renkler, Yer Ve Zaman Degistirme
03 - Heitor Villa Lobos - Bachianas Brasileiras No 5
04 - Charles Mingus - Goodbye Pork Pie Hat
05 - İki Keklik

Erkan Oğur & Bülent Ortaçgil & Bulutsuzluk Özlemi & Mozaik - The Other Side of Turkey[1991]
01 - Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur Zamana Sıkışmış
02 - Mozaik Sappho ile Konuşma
03 - Bulutsuzluk Özlemi Uçtu, Uçtu
04 - Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur Yağmur
05 - Mozaik Kurşun Askerin Gerçekleşmeyen Kaçışı
06 - Bulutsuzluk Özlemi Hiroshima
07 - Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur Çığlık Çığlığa
08 - Mozaik 1981
09 - Bulutsuzluk Özlemi Ceza Evinde Bayram Görüşmesi
10 - Mozaik Metruk
11 - Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur Sevgi
12 - Bulutsuzluk Özlemi Lagara Lugara
13 - Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur Büyük Ceviz Ağacının Dibi
14 - Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur Oyuna Devam

Erkan Oğur & Philip Catherine - Fretless[1994]
01 - Mor Dağlar
02 - Ağırlama
03 - Hey Onbeşli Onbeşli
04 - Giz
05 - İki Keklik
06 - Çayın Öte Yüzünde
07 - Bayati
08 - Hey Onbeşli Onbeşli
09 - Neden Geldim İstanbul'a
10 - Homecomings
11 - Made In Earth

Erkan Oğur - Bir Ömürlük Misafir[1996]
01 - Mor Dağlar
02 - Ağırlama
03 - Hey On Beşli On Beşli
04 - Ciz
05 - Mamoş
06 - Home Comings
07 - Bir Ömürlük Misafir
08 - Cayda
09 - İki Keklik Bir Kayada
10 - Çayin Öte Yüzünde
11 - Neden Geldim İstanbula
12 - Sis
13 - Davullar Çalar

Erkan Oğur - Eşkıya Film Müzikleri[1998]
01 - Fırat Ağıtı
02 - Her Şeye Yabancı Olmak
03 - Urfa'dan Gazel (Urfa Türküsü)
04 - Tünel
05 - Baran Yildızı
06 - Karanlığın İçinden
07 - Haliç
08 - Seyreyle Güzel
09 - Fırat Ağıtı-Aşk-Enstrümantal
10 - Cumali'nin Ölümü
11 - Katil Olmak
12 - Fırat Final

Erkan Oğur - Gülün Kokusu Vardı[1998]
01 - Pencereden Kar Geliyor
02 - Ey Zahit Şaraba Eyle İhtiram
03 - Zeynep
04 - Dağlar
05 - Divane Aşık Gibi
06 - Kerpiç Kerpiç Üstüne
07 - Mecnunum Leylamı Gördüm
08 - Bugün Ben Bir Güzel Gördüm
09 - Kaleden İnişmolur
10 - Derdim Çoktur Hangine yanayım
11 - Ben Seni Sevduğumi Dünyalara Bildurdum

Erkan Oğur - Okan Murat Öztürk - Hiç[1999]
01 - Tutam Yar Elinden
02 - Zahid Bizi Tan Eyleme
03 - Güzel Aşık Çevrimizi
04 - Yağcılar Zeybeği
05 - Dedim Kız Yaşın Nedir
06 - Dede İle Balta
07 - Bulut
08 - Pınar Başından Bulanır
09 - Zümre-I Nacileriz
10 - Söğüt'ün Erenleri
11 - Yüzün Gördüm Dedim

Erkan Oğur - Anadolu Beşik[2000]
01 - Seher Yeli
02 - Yarim Senden Ayrılalı
03 - Bülbülüm Altın Kafeste
04 - Bir Sandığım Vardır
05 - Oy Benum Sevduceğum
06 - Zamanede Bir Hal
07 - Can Ellerinden Gelmişem
08 - Karşıda Görünen Ne Güzel Yayla
09 - Zahit Bizi Tan Eyleme
10 - Baris Güvercini
11 - Bir Suh-ı Sitemkar
12 - Eşşeği Saldım Çayıra

Erkan Oğur - Fuad[2001]
01 - Yemen
02 - Siresi Yarisdaran (Sevdiğimi Elimden Aldılar)
03 - Volor Molor (Yardan Gelen Haber)
04 - Yes Pucur Yaris Pucur (Ben Küçük Yar Küçük)
05 - Fuad
06 - Perde Kalktı
07 - Siyah Perçemlerin Gonca Yüzlerin
08 - Mayrig (Ana)
09 - Lorik (Küçük Kus)
10 - Dönüş Yolu

Erkan Oğur - Yazı Tura Film Müzikleri[2004]
01 - Hada
02 - E Minor Prelude
03 - Gnossiennes No.3
04 - Tekbir
05 - Ask Matthias Passion
06 - Zülfü Kaküllerin Amber Misali
07 - Görünmeyen
08 - Dersim Dört Dağ İçinde
09 - Ağırlama
10 - Garipler

Erkan Oğur & İlkin Deniz & Turgut Alp Bekoğlu - Telvin[2006]
01 - Kervan
02 - Denizin Dalgaları
03 - Doğuş
04 - Aşkın Kucağı
05 - Engeller Uyanıyor
06 - Güzelleme
07 - Is
08 - Sızı
09 - Arkadaş
10 - Saka
11 - Esbabiye
12 - Saksidaki Kedi
13 - Nefes
14 - İki Anahtar
15 - Dilore Nenelerim

Erkan Oğur & İ.H.Demircioğlu - Malatya Konseri
01 - Mamos
02 - Ahcik
03 - Fırat
04 - Eşşeği Saldım Çayıra
05 - Oy Atlıya
06 - Mecnunum Leylamı Gördüm
07 - Seher Yeli
08 - Zahit Bizi Tan Eyleme

ErKan Oğur/Lizeta Kalimeri - Lonely Land (2008)
01. Loves That Never Blossomed / Asla Çiçeklenmeyen Ask
02. Our First Kiss / Ilk Öpüsmemiz
03. My Body Is a Catboat / Vicudum Bir Yelkenli
04. Every Time That I Sing / Her Sarki Söleyisimde
05. As If I Dreamt It / Sanki Rüyamda Gördüm
06. Just Tum Around My Heart / Sadece Kalbimin Çevresinde Dön
07. It Look You So Long To Come / Gelmen Çok Zaman Aldi
08. Not In Vain / Bosa Degil
09. Even If Love Is A Lie / Ask Yalan Olsa Bile
10. The Poachers / Avcilar
11. The Spell Of Love / Askin Büyüsü
12. Helazi / Helazi
13. Here's The World / Iste Dünya Burada
14. A Song In The Rain / Yagmurda Bir Sarki